16 Haziran 2010 Çarşamba

Matematikten Nefret Ederim Ama

Matematikten Nefret Ederim Ama

Matematikten nefret ederim ama öyle böyle değil, en ufak bir işlem bile bana zul gelir ve beni çileden çıkarır. Hatta orta okuldan bu yana da başarılı olduğum yani 5'lik sisteme göre 2 alabildiğim bir sınav dahi yoktur. Eğitimime sözel branşlarda devam etmemin bir sebebi de budur.

Matematikle ilgili bu büyük aşkıma değindikten sonra meseleye girebilirim. Türk televizyonlarından umudunu çoktan kesmiş bir Türk televizyoncusu olarak yine umutsuzca kanalları dolaşırken Kanal D'de son derece ilginç ve değişik bir programa rastladım. Tabii prime time da yayınlanan bu programın zorunlu olarak yayınlanan bir ceza programı olduğunu anlamam çok sürmedi. Nerde bizim televizyon yöneticilerinde böyle programları gönüllü yayınlayacak sorumluluk duygusu ve kalite zevki.

Meğer benim matematiğe olan nefretim kötü eğitimcilerin ve son derece kötü tasarlanmış eğitim sistemimizin yan etkilerinden sadece biriymiş. Matematik hayatla ilişkilendirilince ne kadar da zevkli, ilginç ve sıradışıymış.

Son derece keyifle izledim Sinan Ertöz'ün 1994 yılında Trt için yaptığı belgeseli, son derece aydınlatıcı bilgileri çok yalın bir dille ve gayet doyurucu bir görsellikle sıkıcı olarak bildiğimiz matematiği bir televizyon zevkine dönüştürüp yıllar önce bize sunmuş da bizim haberimiz yokmuş meğer.

Yeni yeni öğrendiğime göre program daha sonra kitaplaştırılmış ve satışa sunulmuş hatta Trt vcd olarak program kayıtlarını da satışa sunmuş. Umarım edinebilirim, matematikle ilgilenenlerden çok matematiğin sıkıcı olduğunu düşünen herkese şiddetle tavsiye ederim. Ulaşmak isterseniz ulaşabileceğinize eminim.

( * ) Ahmet Çağrı Özsema

Kaynak: http://www.ahmetcagri.com

13 Haziran 2010 Pazar

Matematikte Genç Beyinler Nasıl Öldürüldü

55 yıllık yaşantımın yaklaşık 20 yılı öğrencilik, 25 yılı da öğretmenlik hayatı içinde geçen bir eğitimci olarak eğitim hayatımızdaki sorunlardan en önemlisinin –çok azı müstesna- yalnız vermek üzerine kurulmuş tek yönlü bir yapının hâkim olmasıdır. Matematik alanında yaptığım araştırmalar ve yaşadıklarımı tekrar gözden geçirdiğimde bu tek yönlü etkileşimin eğitimimize çok zarar verdiğini düşünüyorum.

Aslında bir çok eğitimci ve büyük çocukları ve gençleri eğitirken , öğretirken kendisi de –farkında olalım veya olmayalım– bir gelişim ve değişim yaşamıştır.Bu gelişimin farkında olanlar bundan pozitif şekilde yararlanmış, tecrübelerine yeni tecrübeler katmıştır.Fakat bu gelişimin farkında olmayanlar ise bu gelişimi es geçtiği için hem kendine hem de gençlere önemli zararlar vermiştir.Değişen ve gelişen dünyada okullardan mezun oldukları bilgilere yeni bilgiler katmamanın yerinde sayma değil geriye gitmek olduğunun farkına varamamışlardır.

Şöyle 20-30-40 yıl öncesini düşünün bir çok şeyin hızla değiştiğini rahatlıkla göreceksiniz. Hayatımızın bir çok alanında bu değişimin aksine eğitime bakış açımızda çok önemli bir değişiklik göze çarpmamaktadır.

Öğrencilik hayatımızda en çok şikayet ettiğimiz şey yazılılarda beklediğimiz not gelmediğinde yaptığımız itirazların anlayışla karşılanmayıp itiraz eden öğrencilerin çoğunlukla öğretmenleri tarafından sözlü yapmak gibi çeşitli şekilde tehdit edilmesine şahit olduk. Bazılarımız yaptığımız işlemin ve sonucunun doğru olduğunu ama bu cevaplara hiç not verilmediğini söylediğimizde öğretmenlerin ”Problemi benim gösterdiğim gibi çözmemişsin onun için not vermedim.” diye azarlandık.

Eğer itirazlar dikkate alınmış olup problemin çözümünün anlatılmasına fırsat tanınsaydı iki durum ortaya çıkabilirdi. Birincisi öğrenci problemi hakikaten yanlış çözmüş olduğuna ikna olurdu.Yanlışının farkına vardığı için de itirazı ortadan kalkardı.

İkinci bir durumda belki öğrenci problemi farklı bir yoldan çözmüş olurdu. Bu durumda da öğretmen öğrencisinden özür diler, problemin çözümünü tahtada arkadaşlarına da anlatmasını isteyebilir; bu sayede hem öğrencisinin emeğinin karşılığını almasını sağlamış hem de matematikte öğrencisinin bulduğu yeni çözüm yolunu kendi bilgi hazinesine katmış olurdu.

Belki de öğrencisini ve diğer öğrencileri farklı düşünmeye teşvik etmek için azda olsa puan arttırarak öğrencilerin gelişimini teşvik etmiş olurdu. Fakat ”Öğretmenler ve büyükler her zaman her şeyin en iyisini bilir.” saplantısının sonucunda bu fırsatları kaçırarak hem öğrencileri küstürdük hem de ”Belki de yeni doğmakta olan genç beyinleri işin başında yaşama şansı vermeyerek” öldürmüş olduk.

Her şeye rağmen kendi imkânlarıyla ayakta kalanlara gerekli ilgiyi göstermediğimiz için gelişmiş ülkelere kaptırdık. Ülkemizin bu değerleri dış ülkelerde önemli projelere imza attığında da –sanki ilgisizlikten onların yurt dışına gitmelerine yol açtığımızı görmemezlikten gelerek– onları fark ederek ”beyin göçü”nden şikâyetçi olduk. Aslında bir çoğu yurt dışına gitmeseydi yeterli ilgi ve fırsat tanınmasaydı farklarına varmayıp onların kayboluşlarına seyirci kalacaktık.

Yıllar geçtikçe bu vurdumduymazlık ve ihmallerin acısını yaşıyoruz. Yetiştirdiğimiz bir çok öğrenci üretkenlikten uzak –bir torna tezgahından çıkmış gibi– tek tip insanlar haline geldi.

Cep telefonlarımızı altı ayda, arabalarımızı iki yılda bir yenilerken eğitim ve öğretimde bir çoğu babam veya dedem zamanından kalan yöntem ve tekniklere sıkı sıkıya sarıldık; dünya nereye gidiyor artık bunları da yenilememiz lazım mı diye soru sormayı akıl etmedik, problemleri görmezlikten gelerek günü kurtarmayı düşündük.

”Matematikle Barışıyorum” kitabımın ilk baskısının çıktığı 2004 Haziranında üst kademede görevli bir devlet büyüğümüz ”Hocam, devlet okulları mı yoksa özel okullar mı daha iyi?” diye sordu. Ben de spor diliyle dünya ölçeğinde üçüncü kümedeyiz. Üçüncü kümede ha birinci ha beşinciyiz ama süper ligde yokuz. Hatta görünürde böyle bir hedefimiz de yok.” dedim. Yanlış mı düşünüyorum, var da benim mi haberim yok acaba?

Türk Toplumunda Sorularla Matematik Korkusu

1-Bir aşçısınız yıllar boyunca yemeye mecbur olduğunuz yemek yiyenler tarafından beğenilmeden yenmeye çalışılıyorsa yemeği hala atalarınızdan gördüğünüz şekilde yapmaya devam mı edersiniz yoksa yemeğin daha lezzetli olması için yeni yollar mı ararsınız ?

2-Atalarınızdan dinlediğiniz bir masal çocukların her gece kabus görmesine neden oluyorsa siz de her gece aynı masalı anlatmaya devam mı edersiniz yoksa çocukları rahatlatacak yeni masallar mı bulmaya çalışırdınız ?

3-Atalarınız tarafından yapılan şarkı ve türkü besteleri çocukların çoğunun psikolojisini bozmaya devam ediyorsa aynı besteleri çalmaya devam mı ederdiniz yoksa onların beğenerek dinleyeceği yeni besteler mi yapmaya çalışırdınız ?

4- Yaptığınız bir işte genel performans diğer ülkelere göre çok düşükse çevrenizdekileri suçlamaya devam ederek aynı çizgide çalışmaya devam mı ederdiniz yoksa nerede hata yapıyoruz diye şapkanızı önünüze koyup düşünür müydünüz?

5- Yıllardır modası geçmiş ve sizi her zaman yolda bırakan, sıkıntıya sokan aracınızı hala tamir edip yola devam etmeye mi çalışırdınız yoksa günümüz şartlarına uygun yeni modeller mi bulmaya çalışırdınız ?

Necip GÜVEN Eskişehir

Not: Siz de bu sorulara ilave sorularla katkıda bulunabilirsiniz.

Türk Toplumunda Matematik Korkusu

Beynin Programlanması: Her toplumun bir genel hafızası bir de toplumun fertlerine ait bireysel hafızası vardır. Birçok insan özel hafızasını programlarken toplumda oluşan genel hafızanın etkisinde kalır ve özel hafızasına bu programları depolar. Eğer o toplumda olayların nedenleri ve niçinlerini sorgulayan bir sistem yoksa sorgulamadan aldıkları bilgileri yine aynı yollarla toplumun yeni bireylerine ulaştırırlar.

Beş Maymun Hikayesi ve Kuramsal Negatif Öğrenme

Kafese beş maymunu koyarlar..Ortaya da bir merdiven ve tepesine de iple muzları asarlar.Her bir maymun merdivenleri çıkarak muzlara ulaşmak istediğinde dışarıdan üzerine soğuk su sıkarlar..

Her bir maymun ayni denemeye giriştiğinde buz gibi soğuk suyla ıslatılır...

Bütün maymunlar bu denemeler sonunda sırılsıklam ıslanırlar. Bir süre sonra muzlara hareketlenen maymunlar diğerleri tarafından engellenmeye başlanır.

Daha sonra, suyu kapatıp maymunlardan biri dışarı alınıp yerine yeni bir maymun (adı: "A" olsun) koyulur. İlk yaptığı iş muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmak olur; fakat diğer dört maymun buna izin vermez ve yeni maymunu döverler...

Daha da sonra ıslanmış maymunlardan biri daha yeni bir maymunla ("B") değiştirilir ve merdivene ilk yaptığı atakta dayak yer.Bu ikinci yeni maymunu (B) en şiddetli ve istekli döven ilk yeni maymundur (A).

Islak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir. En yeni gelen maymun (C) da ilk atağında cezalandırılır. Diğer dört maymundan yeni gelen ikisinin (A ve B) en yeni gelen maymunu niye dövdükleri konusunda hiç bir fikirleri yoktur..

Son olarak en bastaki ıslanan maymunların dördüncüsü ve besincisi de yenileriyle (D ve E) değiştirilir. Tepelerinde bir salkım muz asılı olduğu halde artik hiç biri merdivene yaklaşmamaktadır..Neden mi?

Çünkü burada işler böyle gelmiş ve böyle gitmelidir...

Toplum tarafından oluşturulmuş hafızanın bizim duygularımız, düşüncelerimiz ve davranışlarımızı ne kadar etkili ve nasıl etkileyebileceği konusunda daha bir uç örnek verelim.

Fransız, İngiliz, Alman ve Türklerden oluşmuş bir topluluğunun lokantada yemek için oturduğunu düşünelim.Yemeğin başında tabaklarda nar gibi kızarmış etler geliyor.Doğal olarak bu etleri gören herkes iştahla yemeğe hazırlanırken Türklerin bulunduğu gruptan bir kişi garsona bu etin ne eti olduğunu soruyor.Garson ‘’ Efendim, etimiz kurbağa bacağı.’’ dedi.

Bu cevap Fransız,İngiliz ve Almanlar tarafından sevinçle karşılanırken Türk müşteriler üzerinde tam bir tiksinti ve şoka neden olur.Çünkü herkes yemeğe o zamana kadar zihinlerinde oluşturulmuş toplumsal programa göre tepki vermiştir.

Verdiğim örnek biraz uç örnek oldu ama derdimiz daha iyi anlatmak için bulabildiğim en iyi örnek. Çünkü matematiğin toplumsal bir canavar ilan edildiği bir ülkede bu şartlar altında matematik öğrenirken öğrencilerin doğal zekalarını ortaya koyarak başarılı olmaları imkansız değil ama çok zordur.

ÇÖZÜM:1-Çözümün ilk şartı matematikte yaşadığımız başarısızlıkların nedenlerini ve sonuçlarını iyice sorgulayarak sorunun matematikte değil matematik öğretiminde olduğunu ortaya koymalıyız.
2-Tüm matematik başarısının temelinin ilköğretimin 1.kademesi olduğu gerçeğinden yola çıkarak sınıf öğretmenlerinin en az matematik öğretmenleri kadar matematik sevmesi gerektiğini görerek onların eğitimine daha fazla önem vermeliyiz.

3-Matematik başarısını bir zekâ ölçeği gibi düşünmekten vazgeçmeliyiz.

4- Matematik öğretiminde ezber yönteminden vazgeçerek öğrencilere matematiği sevdirecek yeni yöntemler ve yollar bulmalıyız.

5-Öğrencileri sözel , sayısal türü zeka türleri ayrımına tabii tutarak, her biri parmak izleri gibi farklı özelliklere sahip ama her zeka türünden renklere ve tonlara sahip öğrencilerin bu renk mozaiğini parçalamamalıyız.

6-Eğitimcilikte diplomanın tek başına her şeyi çözen sihirli bir değnek olmadığı bilinciyle öğrenmenin ve gelişmenin beşikten mezara kadar olduğu gerçeğini unutmamalıyız.

Necip GÜVEN Eskişehir

Matematik Korkusu Büyüklerden Kaynaklanıyor

Matematik korkusunun kaynağının büyükler olduğunu düşünüyorum Sözlerimin ilk anda büyükleri suçlama gibi algılanabileceğini fakat böyle bir niyetinin olmadığını ; çünkü suçlama ile olumlu bir neticeye ulaşmamızın mümkün olmadığını çok iyi biliyorum. Düşüncelerim bir durumun tespitidir.

Aslında büyüklerin bu yanlış inancının kaynağı yıllardır uygulanan öğretimin
sonucunda oluşmuştur. Yoksa asla bir kasıt unsuru yoktur. Onlar da matematikle ilgili bu yanlış düşünceleri büyüklerinden miras olarak almışlardır. Eğer eğitimciler olarak bu yanlışları düzeltmezsek aynı zararlı ve yanlış düşünceleri çocuklarımıza ve torunlarımıza kötü bir miras olarak bırakacağız.

Bu durum giydiğimiz bir ceket, pantolon veya düğmeli bir elbisenin ilk düğmesini yanlış iliklemeye benziyor. Eğer ilk düğmeyi yanlış iliklersek diğer düğmeleri de otomatikman yanlış iliklemiş oluyoruz. Bu durumu düzeltmek için bütün düğmeleri söküp tekrar ilk düğmeyi doğru iliklememiz gerekir. Bu bize önce zaman kaybetmek gibi görülebilir . Fakat yapıldığı zaman — Bilkent Üniversitesi Matematik Bölümü Öğretim Görevlisi Sinan SERTÖZ Hocanın deyimiyle—matematiğin aydınlık yüzüyle karşılaşacağız. Bunun sonucunda da matematiğe yeniden merhaba diyeceğiz. Bu yüzleşme ile çocuklarımızın ve torunlarımızın ‘’Matematikle Barış’’ ilan etmeleri kolaylaşacaktır.

Öğretmenlik hayatımın son 10 yılında ücretli veya ücretsiz verdiğim kursların bir çoğunda başarısız veya yetersiz olmamın nedenini şimdi daha iyi anlıyorum. Son yıllarda öğrenci velilerinden bazıları ile uyguladığımız eğitim çalışmaları ve katıldığım çeşitli kurslarda ailece yapılan eğitimlerin çok daha verimli olduğunu göstermiştir.

‘’Matematikle Barışıyorum’’ kitabımın basılmasından sonra tanıtım vesilesiyle –öğretmenler dahil—bir çok veliyle yüz yüze görüşme fırsatı buldum. Kitabı önce büyüklerin okuması gerektiğini söylediğim de ‘’Hocam, artık bizim matematikle işimiz bitti.’’ diye verdikleri tepkilerine; ‘’Öyle mi zannediyorsunuz? Çocuklarınız okula başladığında, anneciğim, babacığım şu problemi anlamadım bana yardımcı olur musun dediğin de durumunuzu görmek isterim.

O yaşta anneyi ve babayı dünyanın en bilgili insanı olarak gördüğü çağda bu cevabın çocuk üzerinde bırakacağı etkiyi hiç düşündünüz mü?’’ dediğimde o kişilerin yüzlerinde oluşan acıyı okumak hiçte zor olmuyor

Bu zamana kadar matematikle sorun yaşayan velilerle yaptığım görüşmelerde ‘’Çocuklarınızın da matematikle sizin gibi sorunlar yaşamasını ister misiniz?” diye sorduğumda bir kişi bile ‘’Evet’’ diye cevap vermedi.

Bir bilgenin yanına genç bir çocuk gelir ve ’’Ben adam olabilir miyim?’’ diye sorar. Bilge de ona adam olması için üç diploması olması gerektiğini söyler. Bu cevabı alan genç oradan ayrılır.

Yıllar sonra elinde üç diplomayla bilgenin yanına gelir. Aldığı üç diplomayı göstererek ‘’Şimdi adam olabilir miyim?’’ diye tekrar sorar. Elindeki diplomaları inceleyen bilge ‘’Hayır’’ cevabı verir. Gencin ‘’Neden?’’ sorusuna bilge adam’’İstediğim üç diploma, dedenin, babanın ve senin aldığın üç diploma olacaktı.’’ der.

Bilgenin dediği gibi çocuklarımızın ve torunlarımızın daha iyi gelişmesi bizim gelişmemizle çok yakından bağlantılıdır.

Matematik Korkusunu Nasıl Yenebilirim

``Matematik korkusunu nasıl yenebilirim ?`` sorusuna verilebilecek tek bir cevap veya verilebilecek özel bir hap yoktur.Nasıl doktora giden hastaların hastalık nedenleri ve tedavileri farklı ise matematik korkusunun oluşma nedenleri insandan insana farklı ve çözümleri de farklı olacaktır.Burada yapacağımız değerlendirmeler genel olacaktır.

Şimdi önce basit ve yüzeysel korkuları ele alalım.Matematik konusunda çok kötü anıları olmayan ve toplumdaki genel korkudan etkilenmiş olupta başarısız olanlardaki korku yüzeysel olup bu durumda olanlar kitaplarımızı alıp okurlarsa daha faydalı olmakla birlikte kitaplarımızı almadan da yalnız hikayeler.netteki ve kişisel web sitemizdeki yazıları okuyarak bu korkuyu aşabilirler.Bu türe örnek olarak aşağıdaki öğrencileri gösterebiliriz.

Merhaba ben Sıla, matematikten çok korkuyorum. 6. sınıfa gidiyorum. Derslerde başarılıyım ama sınav önüme gelince ağlayacağım çıkıyor ve ağlıyorum, dikkatimi sınava veremiyorum. Bana yardımcı olursanız çok sevinirim. Yorum yazan: sıla | Mayıs 6, 2008


Merhaba Sıla .Siteyi bölüm bölüm, şiirler de dahil sabırla sonuna kadar oku.Aradığın cevabı bu yazıların birinin içinde mutlaka bulacaksın.Daha sonra da benim ”Matematikle Barışıyorum” kitabımı okursun…Ondan sonra da olusun bir füze … Daha sonra da yaşadığın güzel gelişmeleri sitemizin yorum köşesinde paylaşırsın. Korkularının yendiğinde başarılı olacağına inanıyorum.Eğer yaşadığımız her başarısızlık hayatımızın sonu olsaydı çevremizde çok az başarılı insan olurdu.

Sana bir sır vereyim mi? Ben bile öğrenciliğimde çok parlak bir öğrenci değildim.Daha sonra zar zor okuyup öğretmen oldum.Öğretmenken kitap okuyarak kendimi geliştirdim.Ve ”Matematikle Barışıyorum” adlı kitap bile yazdım.Yıllar sonra rastladığım okul arkadaşlarıma yazdığım kitabı gösterince şaşkınlıktan gözlerinin fal taşı gibi açılışını senin de görmeni isterdim.Daha sonra ”Bu kitabı hakikaten sen mi yazdın?” diye şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar.Sana inanıyorum ve bir daha ki sefere güzel haberlerini, bekliyorum.
Necip GÜVEN Eskişehir

Merhaba ben Sıla, daha önce yardım istemiştim, bana çok yararı oldu.Matematikten artık korkmuyorum ,sınav notlarımda düzeldi.Size çok teşekkür ederim darısı diğer arkadaşlarımın başına .... Yorum yazan: sıla | Haziran 9, 2008

Harikasın Sıla,Nasıl başardığını yaz da arkadaşlarına da faydan olsun.Çünkü sizin söyledikleriniz benimkinden daha etkili oluyor.Bir de benim kitabımı okusan daha inanılmaz işler yaparsın.Sizlerden güzel haberler aldıkça doya doya sevinç gözyaşları dökeceğim.Biraz sulu gözlüyüm de..

13 yaşındayım matematik dersine o kadar çalışmama rağmen hiç aklıma bir şey girmiyor. Ne olur yardımcı olun.çok zorlanıyorum. ( Büşra 12 Kasım 2008 )

Necip öğretmenim ben 13 yaşındayım.Büşra arkadaşımla aynı sınıftayım.Matematiği bana Hümeyra öğretmenim sevdirdi fakat bu sene ne kadar çalışsam da hiç bir şey anlayamıyorum .Bunun kendimden kaynaklandığına inanmıyorum, çok çaresizim. ( Buket 12 Kasım 2008 )

Cevap :Büşra ve Buket Hanımlar Merhaba .Hemen iyi gelecek mucize hapımız yok.Sitemizdeki yazıları sabırla okuyun.Çünkü erkekler belki öğrencilik kurtulabiliyor ama bayanlar için kolay kolay kurtuluş yok. Çünkü ne kadar kaçarsan kaç bu gün öğrenci, yıllar sonra da anne olarak karşına çıkacak.İnanmazsan sitemizdeki yazıların sonundaki yorumları okuyun.Çünkü yardım isteyenlerin çoğu çaresiz oldukları için çocuklarına nasıl yardımcı olmaları gerektiğini soruyorlar.Sabırla sitemizi izlemeye devam edin, çünkü içindeki korkuları yenip uçuşa geçmek için önce içindeki korku buzlarını yavaş yavaş eritmeniz gerekiyor.Haydi Büşra , haydi Buket inanırsanız ve gayret ederseniz başarırsınız. Başardıktan sonra da matematikle ilgili güzel haberlerinizi sitemizin yorum bölümüne yazarsınızz.” Matematikle Barışıyorum” kitabımı alıp okursanız o zaman daha da faydalı olur.Ama alma şansınız yoksa sitemizdeki yazıların hepsini yavaş yavaş, sindire sindire okumanız da yeterli olur.Aradığınız yazı hangisi ben bilemem ama yazılardan mutlaka biri size yol gösterecektir. Nasıl herkesin hastalığına farklı ilaçlar iyi geliyorsa her öğrenciyi etkileyecek yazı farklı oluyor.Büşra, Buket Hanımlar pes etmeyin , inanırsanız başarırsınız !

Öğretmenim gerçekten benden kötüleri de varmış.Buket ile beraber bir kitap aldık , süper öğretiyor.Sizin de sayenizde yazılıdan yüksek not aldım.Çok teşekkürler …(Büşra, Buket 2 Aralık 2008 )

Buket’ten Yeni Yıl Mesajı !

Öğretmenim sağ olun matematiğimi düzelttim ama daha da düzelteceğim. Sınıfımdaki en yüksek not benim. Bütün arkadaşlarım bunu nasıl yaptığımı sordular. Ben de Necip öğretmenin sayesinde dedim. ÇOK ÇOK TEŞEKÜR EDERİM, BAŞARIM SİZİN SAYENİZDE 97 ALDIM. 6 Ocak 2009

İkinci bölüme girenlerde matematik korkusunun temelleri çok derinlerde olduğu ve kronik bir hastalık gibi çok ilerlediği için bu durumda olanların bu durumdan kurtulması için kitaplarmızı da alarak okuması ve Rumuz Antepli Şahin gibi matematik korkusunun oluşma nedenin doğru şekilde teşhis etmesi lazımdır.Nasıl hastalıklarda teşhis doğru olmayınca tedavi için kullanılan ilaçlar boşa gidiyorsa o kişinin yalnızca yazılarımızı okuması maalesef yeterli olmuyor.Bu duruma en iyi örnek Rumuz Antepli Şahin’dir.

Kitaplarımı alan Antepli Şahin daha kitabı bitirmeden matematik korkusunun neden oluştuğunu fark ederek bizimle paylaştı.

Necip Hocam, kitaplarınızı okumaya başladım.Bir noktayı buldum ; demek ki benim yıllarca matematikçi dediğim kişiler birer matematik öğreten kişilermiş.Demek ki ben onları gözümde çok büyütmüşüm hocam.Bu küçük bir izlenimdi....

Kitabı okuyup,değerlendirmelerimi yapacağım hocam.Bana lazım olan soru bankaları konu anlatımlı kitaplar değilmiş, bana lazım olan korkumu yenecek bu kitapmış. Tekrar çok teşekkür ederim hocam.Emeğinize sağlık, bakalım daha neler neler var ?

İYİ AKŞAMLAR HOCAM… 19 Kasım 2009

MATEMATİK GEÇMİŞİM !

Hocam dün kitapta bir yazı okudum Elif Dinçer adında bir bayanın yazısıydı.Bende acayip bir bilinçaltı fırtınası , bir korku bir heyecan yarattı.Tamda beni açıklıyordu. Matematik geçmişimden size bahsetmek istedim.Bu arada kafanızı şişiriyorum hocam kusura bakmayın.

İlkokul 3 sınıfta çarpma işlemi vardı matematik dersimizde.Sınıf öğretmenimiz bir o kadar yaşlı ve hayatından bıkmıştı bu bıkkınlığı bize uygulardı.Dün hatırladım 10 yıldan sonra dün o yazı aklıma getirdi.

Hiç unutmam bir matematik dersi öncesi bahçede arkadaşlarım matematikten ne yapacağız diye üzülüyor kimileri öğretmenimizin sopasından korkuyor kimileri kaçmak için okul duvarına bakıyor.

Derse girdik öğretmenimiz bizi tahtaya kaldırdı.Ben titreye titreye tahtaya kalktım, küçüktüm o zamanlar, çarpma işlemi yazmıştı tahtaya tabii ki de çarpım tablosu da vardı.Ezberlerdik biz de ama o an aklımdan gitmişti 6x3 ü çarpmamıştım.Bir defa sordu yanıt alamayınca ayağımıza vurdu, bir daha sordu tekrar yanıt almayınca ayağıma bir daha vurdu. Çok ağrımıştı ayaklarımız. Öğretmenimizin elinden sopayı alarak fırlattım. Öğretmenimiz tekrar vurunca ben de kurtulmak için müdürün yanına kaçtım.

Öğlenci devreye geçip o sınıftan ayrıldım.Geride kalan üç arkadaşım da o okuldan ayrıldılar.O günden sonra matematik benim istemediğim sevmediğim bir ders oldu.

Orta öğretimde 8. sınıfta matematikte aynı muameleye başka bir öğretmen tarafından maruz kaldım. Matematik benim için bitmişti ta ki dün gece o yazıyı okuyuncaya kadar.Çok etkiledi beni hocam.Kendime söz verdim,bunu yeneceğim...

Saygılarımla…. Rumuz : Antepli ŞAHİN 20 Kasım 2009

Antepli Şahin’de olduğu gibi matematik korkusu kronikleşmiş bir kişi ‘’Ben kitapları almadan bu korkuyu aşarım derse ancak kendin aldatmış olur.Çünkü ‘’Matematikle Barışıyorum’’ kitabımın önsözünde de dediğim gibi kronikleşmiş matematik korkusu meşe ağaçlarına benzer, siz dallarını budadıkça onlar tekrar daha gür bir şekilde çıkarlar.Bu korkuyu yenmek için korkunun ana sebeplerini çözümledikten sonra köküyle beraber çıkarıp atmaktır.

Acaba kitapları alırsam ödediğim ara boşa giderse diye endişe duyabilirsiniz.Ben bu şekilde düşünenlere iki şey söylüyorum.Kitabımızın bir benzerini piyasada araştırıp bulursanız kitaplarımıza hiç ücret ödemeyiniz.Bu iddiam kitabımın piyasadaki en iyi matematik kitabı olduğu iddiası değildir.Tabii ki piyasada matematik ustalarının daha değerli kitapları var ama kitabım olaylara sınıf öğretmeni gözüyle bakan ilk kitap olma özelliği taşıyor.Yoksa bizim öğrencilerimiz İleriki yıllarda matematiğin sırlarına vakıf olduktan sonra daha iyisini de yazabilirler, yazmaları da gerekir.

İkinci söylediğimde , kitaplarımı okuduktan sonra kitaplar için ödediğiniz paranın karşılığını almadığınızı düşünüyorsanız kitapları iade edip bedelini geri alabilirsiniz.Geçen gün bir anne kitaplarımın içeriklerini çok detaylı şekilde açıklamama rağmen problem çözümleri var zannederek sipariş vermişti.Daha sonra bu kitapların aradığı kitaplar olmadığını söyleyince hemen geri iade aldım.

Matematikle Barışıyorum kitabımın ilk baskısını çıkardığım 2004 yılından bu yana en büyü şikayeti ‘Çarpma Öğretiminde’’ aldığım için bu sorunu çözmeden ‘’Problem Çözümü’’ ile ilgili bir kitap yazmam ilkelerime tamamen ters bir durumdu.Çünkü Rabia Öğretmenin de anlattığı gibi ‘’Ezberle Başlayan Matematik Hüsranla Bitiyordu.’’
Bu bakımdan bana göre ezber sorununu çözmeden problem çözümü içeren bir kitap yazmam bana belki çok para kazandırırdı ama matematik öğretiminde yanlışların devam etmesine neden olurdu.

Bu bakımdan problem çözümünü içeren kitapları 3.adım ve daha sonrası için düşündüm.Bu arada şu mesajları ısrarla vermeye devam edeceğim.

1-Benim nazarımda ve benim kitaplarımı okuyanlar için EZBER ÖLMÜŞTÜR. ( Allah rahmet eyleye )

2-Ezberin ölmesi nedeniyle Eğitimci Necip GÜVEN ‘’Çocuğuma Matematiği Oyunla Öğretiyorum’’ kitap serisini anne-babalardan ve bu konuya duyarlı öğretmenlerden gelen taleplere göre yazılacaktır.Necip Hocam bu kitabı kendi başına yazar biz de faydalanırız diyenler boşuna beklemesin.Annelerin isteği, desteği , katkısı ve onayı olmayan hiç bir çalışmada yer almayacağım.

Bu işlere ilk adımı yaklaşık 10 yıl önce atmıştım.Bu 10 yıl bana yaptığım projeler ne kadar değerli ve mükemmel olursa olsun ‘’Annelerin desteğini almayan bir projenin başarılı olma şansı YÜZDE SIFIR olduğunu gösterdi.

Bu bakımdan bu saatten sonra benim açımdan resmi veya gayri resmi kurumların projelerime destek olup olmaması hiç önemli değildir.Fakat anneler için durum çok farklıdır. Çünkü bundan sonra yapacağım tüm çalışmaların tam merkezinde mutlaka ANNELER olacaktır.

En son olarak ta üstüne basa basa ve büyük harflerle ‘’ANNELERİN DESTEĞİNİ ALAN BİR PROJEYİ ENGELLEMEYE KİMSENİN GÜCÜ YETMEYECEKTİR.BEN DE BU GÜNDEN SONRA ANNELER PROJELERİMİ DİNLEYİP DESTEKLEYİNCEYE KADAR ÜÇÜNCÜ KİTABI YAZMAYACAĞIM.ÇÜNKÜ ARTIK ANNELERİN DESTEĞİNİ ALMADAN ÇALIŞMANIN BOŞA KÜREK ÇEKMEK OLDUĞUNU ÇOK İYİ BİLİYORUM.

Milli Korkumuz Matematik

Türk Toplumunda Matematik Korkusu yıllardır anlatıla anlatıla adeta ‘’Milli Korku ‘’ haline gelmiştir.Bu konuda bir çok kişi olaya yalnız kendi penceresinden bakarak olayı tanımlamaya çalışmıştır.Kimileri matematiğin çok zor olduğunu kimileri ise zor olmadığını iddia etmiştir.Aslında olaylara daha geniş açıdan bakabilseydik sorunu anlama noktasında bu kadar zorlanmaz bu kadar yoğun başarısızlık yaşamazdık.

Şimdi olayı daha da pekiştirecek bir örnek verelim.

İki Yaşından İtibaren Yılan Eğitmeyi Öğreniyorlar.

Hindistan`ın Gujarat eyaletinde göçebe bir kabile yüz yıllardır yılan eğitmenliği yapıyor. Yılan eğitmenliği bir meslek olarak yasaklanmış da olsa Vadi kabilesi gelenekleri sürdürmeye devam ediyor.

Hindistan`ın batısında yaşayan ve bir yerde altı aydan fazla kalmayan Vadi kabilesi insanları iki yaşından itibaren yılan eğitmeyi öğreniyorlar.

Toplam 600 üyesi olan kabilenin çocukları on yıllık bir eğitimi başarıyla tamamladıktan sonra mükemmel birer eğitmen oluyorlar.

Kabilenin geleneklerine göre yılan eğitiminde işler kadın ve erkekler arasında bölüştürülüyor. Erkekler geleneksel flütlerini çalarak yılanı oynatmayı öğrenirken kadınlar kocaları ya da kardeşleri ortalıkta yokken yılanlara göz kulak oluyorlar ve onların bakımıyla ilgileniyorlar.Kaynakwh: Milli Korkumuz Matematik

Kabilenin şefi ve en kıdemli yılan oynatıcısı olan 60 yaşındaki Babanath Mithunath Madari çocukların eğitimine iki yaşında başladıklarını çocukların topluluk içinde yerlerini alabilmeleri için bu eğitimi tamamlamaları gerektiğini söylüyor.

Hindistan`ın 1000 yıllık geleneği olan yılan eğitmenliği için çocuklar 12 yaşına geldiklerinde her şeyi öğrenmiş oluyorlar.’’

Hindistan’da kobra yılanlarını eğiten bir kabilede dünyaya gelmiş bir çocukla ülkemizde dünyaya gelmiş bir çocuğun kobra yılanına bakış açısının aynı olmasını beklemek ne kadar yanlışsa matematiğin zor olduğunu düşünen bir öğrenciye ‘’Hayır yanılıyorsun matematik çok kolaydır.’’demek te o kadar yanlıştır.Çocukları matematikle barıştırmak için önce onları anlamak daha sonra da onların ‘’Matematik Çok Zordur’’ düşüncesinin altında yatan nedenleri araştırmak zorundayız.

Bu konuda kafese konan beş maymuna uygulanan farklı bir uygulama bize ülkemizde matematik korkusunun neden bir ‘’Milli Korku ‘’ haline geldiğini anlamamızda yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.Necip GÜVEN

Kafeste Beş Maymun !

Kafese beş maymunu koyarlar ortaya da bir merdiven ve tepesine de iple muzları asarlar. Her bir maymun merdivenleri çıkarak muzlara ulaşmak istediğinde dışarıdan üzerlerine soğuk su sıkarlar. Her bir maymun ayni denemeye giriştiğinde çok soğuk suyla ıslatılır bütün maymunlar bu denemeler sonunda sırılsıklam ıslanırlar bir sure sonra muzlara hareketlenen maymunlar diğerleri tarafından engellenmeye başlanır.

Suyu kapatıp maymunlardan biri dışarı alınıp yerine yeni bir maymun koyulur ilk yaptığı iş muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmak olur fakat diğer dört maymun buna izin vermez ve yeni maymunu döverler.

Daha sonra ıslanmış maymunlardan biri daha yeni bir maymunla değiştirilir ve merdivene ilk yaptığı atakta dayak yer bu ikinci yeni maymunu en şiddetli ve istekli döven ilk yeni maymundur. Islak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir.

En yeni gelen maymun da ilk atağında cezalandırılır diğer dört maymundan yeni gelen ikisinin en yeni gelen maymunu niye dövdükleri konusunda hiç bir fikirleri yoktur.
Son olarak en bastaki ıslanan maymunların dördüncüsü ve besincisi de yenileriyle değiştirilir. tepelerinde bir salkım muz asılı olduğu halde artik hiçbiri merdivene yaklaşmamaktadır.

Neden mi? Çünkü burada işler böyle gelmiş ve böyle gitmelidir.

Kıssadan hisse buradan çıkartılacak nokta eğer siz bir işte başarılı olmak istiyorsanız kendi hedeflerini belirleyin ve kimsenin bunu yapamazsın demelerine aldanmayın. Ayrıca o kişiler amaçlarına hedeflerine ulaşmadıkları için sürekli sizi bu yoldan çevireceklerdir. Seçim sizin ya maymunlar gibi hedefinizden vazgeçeceksiniz ya da bütün engellere ve engellemelere rağmen hedefinize gideceksiniz...Çevrenize ve kendinize yeniden ve farklı bakın

MATEMATİK NEDEN ZOR? ( * )

Çocuk utangaç bir duruşla ayağa kalkar. Heyecanlıdır. Düşündüğü şeyden emindir ama sormaya sıkılmaktadır. Çünkü soracağı sorudan dolayı ayıplanabilir. Soru matematikle ilgilidir. Matematiğin zor olduğu kanısındadır. En azından kişisel deneyiminden çıkardığı doğal sonuç budur. Karar verir ve sorar: "Öğretmenim matematik neden zor?"

Büyüklerinden bu soruya alacağı yanıt aşağı yukarı bellidir. Büyüklerine göre çocuk bir önyargı içindedir. Aslında matematik zor değildir. Çocuğun kafasında büyütülmüş bir düşüncedir bu. Genellikle kullanılan bir yönteme başvurulur hemen. Çocuk anında teselli edilmeye çalışılır. Teselli etme çocuğun matematikle ilgili "zorluk" düşüncesinin bir eksiklik olduğu kabulünü gerektirir. İşte o anda çocuk kendisine ve dolayısıyla matematiğe yabancılaşmanın ilk adımını atar. Büyüklerin daha başta önyargı kabul ettikleri zorluk düşüncesi doğallığını kaybeder. Bir insana bir şeyin zor gelmesi ne kadar doğaldır aslında.

Fakat içinde yaşadığımız kültürün matematik bileşeninde buna izin yoktur. Böylece önyargı gerçekten bu durumda "yeşermeye" başlar. Teselli girişiminin yanında ikinci yabancılaşma ikna etme sürecidir. Çocuk matematiğin zor olmadığına ikna edilecektir. Bu adımda çocuk yanıldığını hissedecek "aslında zor olmayan" bir olgunun kendisine zor geldiğini duyumsayacak ve eksiklenmeye devam edecektir. Böylece kendisine yabancılaşma sürüp gidecektir.

Bu iletişim böyle devam ederken çocuğa sorulan bir de matematik sorusu gelir arkasından. Sorulan soruyla güya çocuğa matematiğin ne kadar kolay olduğu kanıtlanacaktır. Zaten matematikle ilgili sorunlu bir durum yaşayan çocuğun bu kez iki ayağı bir pabuca girecektir. "Bir bilen" tarafından sınanma konumunda kalacaktır. Dikkat edilirse kimse çocuğu anlama çabasında değildir. Matematikle ilgili var olan düşünce biçimiyle ele alınan çocuk sorduğu soruya neredeyse pişman olacak bir duyguya itilmektedir.

Çocuk neden anlaşılmak istenmiyor? Çünkü bugün matematiğe egemen olan bakış açısı matematiğin kültürel ve ruhsal boyutları olduğunu es geçer. Bu görüşte "matematik her yerdedir" önermesi yaygın bir "inanç"tır ve toplumda kabul gören ideolojik bir sonuçtur. Matematiğe öyle bir özellik verildiğinde ise ona özel bir saygının ve kaçınılmaz olarak bir kaygının/korkunun açığa çıkacağı açıktır. Her yerde olan ve her şeye muktedir bir olgu karşısında bireyin kendisini "eksikli" hissetmesi anlaşılırdır. Ayrıca "matematik en kolay öğrenilecek bir şeydir" önermesi birçok matematikçi tarafından dile getirilir. Bu durum çocukları cesaretlendirme düşüncesini taşırken matematikçinin kendini tatmin etmesinden öteye geçmez. Matematik karşısında zorluk çeken birey bu önermeyle "eksiklenmeye" devam eder.

Çocuklar ilk adımlarını atarken "matematiksel anlamın" oluşma sürecini acaba yaşıyorlar mı? Bunun farkında olabiliyorlar mı? Matematiksel anlamın oluşum süreçlerine önem vermeden matematiği salt bir yöntemler yığını olarak gören yaşam tarzında matematik birçok küçük arkadaşımız için neden zor olmasın? Zor olması kalıcı bir özellik değildir. Bunun üstesinden gelmek olasıdır. Ancak matematiği yücelten sloganlarla değil küçük arkadaşlarımızı kendi özellerinde anlamaya çalışmakla olasıdır.

ÖĞRENCİLERİN MATEMATİK KABUSU..( * ).

Günümüzde Türk öğrencilerinin dert yandığı okul derslerinin başında matematik dersi gelmektedir.Acaba matematik dersi insanları neden bu kadar korkutuyor? Bu konu gerek üniversitelerde akademisyenlerimiz gerekse değerli öğretmen arkadaşlarımız için geniş çaplı araştırma ve çözüm gerektiren bir sorun haline gelmiştir.